
Nazlı Ayça Özkarahan: Okuma Alışkanlıkları - İlay Bilgili
Bu hafta Okuma Alışkanlıkları köşesinin konuğu Sevgili İlay Bilgili!
İlk kitabıyla aynı yayınevinde yollarımız kesişti ve o günden beri sıkı bir takipçisiyim. Yardımsever bir kadın, iyi bir öğretmen ve gerçek bir edebiyat tutkunu. Sorulara verdiği cevapları okurken bazen benzerliklere, bazen de zıtlıklara bayıldım.
O da benim gibi kütüphaneli bir evde büyüdüğü halde okumayı geç sevmiş bir çocukmuş. Ve yine benim gibi, Şeker Portakalı ile edebiyata âşık olmuş. Eğer biri bana tek geçeceğim üç kitabı sorsa, biri kesinlikle Şeker Portakalı olur. Diğerleriniyse biri sorana dek kendime saklayayım en iyisi.
Öte yandan okuma hızına gıpta ettim! Hatta dayanamayarak böyle bir istatistik var mı diye araştırdım. Ve evet, varmış! İlay hızlı bir okuyucuymuş, ben ise yavaş bir okuyucu. Nasıl gıpta etmem?
Sizi Sevgili İlay Bilgili’nin okuma alışkanlıklarıyla baş başa bırakıyorum.
Okumayı sevmenize vesile olan ilk kitap veya yazar kimdi? Bu kitap ya da yazarın üzerinizde nasıl bir etkisi oldu?
Kütüphanesi olan bir evde büyümeme rağmen çocukluk yıllarımda kitap okumayı çok sevmediğimi iyi hatırlıyorum. Hatta bir doğum günümde bir arkadaşım bana kitap hediye almıştı diye üzülmüştüm bile. Diğer yandan hayal gücü çok yüksek de bir çocuktum. Bu anlamda diğer çocuklardan farklı olduğumu düşünüyor, kimi zaman yalnız hissediyordum. Kafamın içinde çiçeklerin, karıncaların ya da bulutların, hepsinin aileleri vardı, onlar da ağlıyordu, gülüyordu, sevdiklerinden ayrılmak istemiyordu. Bir gün karşıma Jose Mauro De Vasconcelos’un Şeker Portakalı kitabı çıktı. Defterlerime, kitaplarımın boş yerlerine Zeze yazmaya başladım. Göz alabildiğince narenciye ağaçları ile dolu Adana’da büyümenin de etkisiyle gördüğüm her portakal, limon ağacı bana Zeze’yi hatırlatıyordu. İşte o küçücük, sihirli kitap bana dünyada yalnız olmadığımı gösterdi ve ondan sonra bu yaşıma kadar elime aldığım her kitabın içinde dünyadaki sayısız olanağın içinde aslında hepimizin ne kadar aynı olduğunu aradım ve buldum da. Edebiyatın en önemsediğim yönü her zaman bu olmuştur. Kitaplar, biri olarak geldiğimiz hayatta bizlere sayısız kimliği deneyimleme şansı verir. Ve artık asla bir kişi olamazsınız. Şeker Portakalı, bana kendini sev, kabul et ve devam et, dedi. Bugün olduğum kişide bu bağlamda çok büyük etkisi vardır.
Günlük yaşamınızda okuma alışkanlıklarınız nasıl bir yer tutuyor? Kendinize has bir okuma rutininiz var mı?
İşim gereği de çok okuyan biriyimdir. Yazarlık kısmında benim için okumak bir çalışma yöntemidir. Aynı zamanda öğretmenim, sürekli değişen çağa ayak uydurabilmek ve öğrencilerim ile daha sağlıklı bir iletişim kurabilmek için okumayı ve günceli takip etmeyi seviyorum. İşim ve annelik bir araya gelince bir okuma düzeni değil de düzensizliğinden bahsedebilirim. Boş derslerde, öğle aralarında, kızım ders çalışırken ya da başka bir işle meşgulken seri şekilde okumaya çalışırım. Okuma ile ilgili bana has diyebileceğim ve nedense çok sevdiğim bir yöntemim var. Bir saatte ortalama 80-100 sayfa arası okuyabilirim. O sebeple kendime zaman tutarım. Örneğin 400 sayfalık bir kitap elimde devleşmez, esnemez. Eğer planlı davranırsam bu dört kere bir saat kenara çekilmek İlay, der, kendimi motive eder ve o zamanı yaratırım. Mümkünse planladığım gibi en az yüz sayfa okumadan da kalkmam. Bu yöntem sayesinde okuma oranım arttı diyebilirim.
Bir kitabı seçerken sizi en çok etkileyen unsurlar neler? Kapak tasarımı, yazar, tür, yoksa tavsiyeler mi?
Bizler işimiz gereği yeni çıkan kitaplardan zaten haberdar olma şansına sahibiz. Takip ettiğimiz yazarlar, yine cemiyetten dostlar, ilgili yayın organları derken genel olarak süreci takip edebilmek benim için çok önemli. Bu aşamadan sonra ben yayınevine bakarım. Düzenli okuma yapanlar da bilir ki her yayınevinin bir parmak izi vardır. O yayınevinden çıkan bir kitap okuduğunuzda iyi kötü ne okuyacağınızı, nasıl bir tat alacağınızı bilirsiniz. Halihazırda sevdiğim, okuduğum yabancı yazarların yeni çevirilerini takip ederim. Öykü yazmama rağmen güncel edebiyatta daha çok roman, novella okumayı seviyorum. Fakat asla ve asla birinin bir kitabı özellikle sosyal medyada çok övmesi, çok ön plana çıkarması ya da kitapların kapaklarından, arka kapak yazılarından etkilenerek kitap seçen ve okuyan birisi değilimdir. Bir de okurluğuna çok güvendiğim ve tarzını kendi tarzıma benzettiğim bir öğretmen arkadaşım var, onun özellikle tavsiye ettiği bir kitap varsa muhakkak okurum.
Aynı kitabı birden fazla kez okuduğunuz olur mu? Evetse, sizi tekrar tekrar okumaya iten nedenler nelerdir?
Bir kitap hariç hayır, aynı kitabı baştan sona tekrar okuduğum olmadı. Çünkü bana göre kitaplar baştan sona hatırlanmak için okunmazlar, her kitap içinizde bir his ve iz bırakır. Ben o hissin peşinde okuma yaparım. Kitabın ayrıntılarını unutsam bile o hissi hiç unutmam. Her kitapsever gibi bazen kitaplığımın önüne geçer ve orada zaman harcarım. Gözlerim isimlerde kaydıkça hisler gelir içime üşüşür. Bunları yazarken kafamı kitaplığa çevirdim de Moya’nın Yılanlarla Dans’ı çarptı gözüme mesela. Bitmeyen bir tempo ve ritim var aklımda. O hissi biliyorum. Sistemi, yılanları başrole koyduğun bir metin ile, dil ve hayal gücünü kullanarak çılgınca yerle bir edebilirsin. Bu nefes nefese kalma hissi hep kalır. Gerisini hatırlamak için tekrar okumaya gerek duymuyorum. Sadece bazen yazmak için bir pratik olarak, çok başarılı bulduğum bazı öyküleri röntgenini çekecek kadar bir deliliğe varıncaya dek tekrar okurum.
Sadece Şeker Portakalı’nı baştan sonra tekrar okudum. Üç kez.
Uzun süre etkisinden çıkamadığınız bir kitap var mı? Eğer varsa, bu kitabın sizi etkileyen kısmı neydi?
Özellikle kadın yazarların cesur anlatıları beni çok etkiler. Bu bağlamda Zabel Yesayan’ın Son Kadeh isimli kitabı beni oldukça etkilemiştir. Korkmadan, sadece önüne bakarak, dürüstçe ve cesaretle yazılmış olduğuna inandığım bu kitap, beni bu anlamda çok sarsmıştır. Yazıldığı döneme ve koşullara da bakarak yazara hayran kaldığımı söylemeliyim. Bir kadın yazar olarak birçok kadın yazarın cesaretinden el aldığımı söyleyebilirim. Toplumsal kodları kırarak cesaretle yazılmış bu metinler eminim birçok kadın yazar için kendi metnine uyguladığı sansür engelinin önündeki en önemli kutup yıldızlarıdır.
Başucunuzda her zaman bulunmasını istediğiniz bir kitap var mı? Bu kitap hangisi?
Başucumda her daim bir Leyla Erbil kitabı bulunsun isteyebilirim. Cüce’yi neredeyse ezbere biliyorum ama yine de elime alıp giriş kısmını ölene kadar açıp tekrar tekrar okuyabilirim.
Bir kitabı yarım bırakmak sizin için zor bir karar mı, yoksa kolayca yapabildiğiniz bir şey mi?
Hiç zor bir karar değil açıkçası. Zaman dar, vakit kaybetmeden hemen o sonsuz olanaklardan diğerine geçebilirim. Sanırım yaşlanmakla da ilgili. Vakit giderek azalıyor ve daha okunmamış, okunması gereken binlerce kitap var.
Okuduğunuz kitaplardan not alır mısınız? Bu notları daha sonra nasıl değerlendirirsiniz?
Not almam ama sevdiğim yerlerin altlarını çizerim. Bu yüzden de başkasına kitap ödünç vermeyi çok sevmem. Altı çizili kitapları günlüklere benzetirim, artık özeldirler.
Unutamadığınız ya da bir dost gibi hayatınızda tuttuğunuz bir roman ya da öykü karakteri var mı? Varsa, bu karakterin hangi özellikleri sizi etkiledi ve neden bu kadar unutulmaz oldu?
Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ının baş karakteri isimsiz yeraltı adamı benim her daim cebimdedir. Dostoyevski’nin kendisinden önce yaşamış ve kendisinden sonra yaşayacak herkesi bile tanıyan, bilen bir derviş olduğuna inanırım ben. O, insanı alır odağına. Yer altı insanı, hepimizi, tüm rezilliğiyle ve bir o kadar etkili bir şekilde anlatır ki... Mecburi düşüşümüz daha iyi nasıl anlatılabilirdi, bilemiyorum. Tanıdık bir dost var yanımda gibi hissediyorum bu karakteri düşününce...
Son olarak, okurlarımıza da ilham olması açısından, sizin “olmazsa olmaz” dediğiniz ilk üç kitabı bizimle paylaşır mısınız?
Edebi lezzet anlamında sayısız kitap var elbette aklımda ama sıralayacağım üçü benim için yerleri başka olan kitaplardır.
Andrey Platonov, Dönüş
J. D. Salinger, Dokuz Öykü
Juan Rulfo, Ova Alev Alev
İlay Bilgili Kimdir: 1981 doğumlu. Çukurova’da büyüdü. Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünde öğrenim gördü. Hâlâ öğretmen olarak görev yapıyor. Artis, isimli öyküsü 2017, Mimesis, isimli öyküsü 2018 Altkitap Öykü Seçkisi’nde yayınlandı. Kral ve Söz öyküleri bir yıl arayla Notos Dergi Fotoğrafın Öyküsü’ne seçildi. Öyküleri Duvar Dergi, Notos Dergi, Öykülem, Altzine, Edebiyat Haber, Trendeki Yabancı ve Oggito Öykü’de yer aldı. İlk öykü kitabı Talan, 2019’da yayımlandı ve 2021 yılı Vedat Türkali Öykü Ödülü Uzun Liste’sine girmeye hak kazandı.