Fuat Sevimay: Demokratik Hacı Dayı XIII

TEKBİR

Müşavir ertesi sabah erkenden personel birimine gidip Şükriye Teyze’nin kızına, Kayyum Başkan’ın Halkla İlişki Kızı’mız hakkındaki kararını bildiriyor. Özlüktü, kıdemdi, oydu buydu derhal hesaplanıp durum Halkla İlişki Kızı’mıza tebliğ ediliyor.

Yazıklar olsun, diyor Halkla İlişki Kızı’mız. Verdiğim emekler, döktüğüm alın teri haram zıkkım olsun. Arkadaşım, diyor Şükriye Teyze’nin kızı, işe başladığından beri geçen zamanın yarısından fazlasında belediyeye uğramamışsın bile. Geldiğin zamanlarda yaralı parmağa işemediğini de hiç karıştırmıyorum. Hangi alın teri hangi emek? İşin gücün sarıklı yavuklunla mesajlaşmaktı. Hadi oradan.

Öylece rahmetli Hacı Dayı’nın torunu işten atılıyor. Tam belediyenin kapısından dışarı çıkacakken, görürsünüz siz, el mi yaman bey mi yaman, innallahe muhas-sabirine, diye haykırıyor.

Aman deli ya şuna bak, teşekkür edip efendi gibi çekip gideceği yerde bir de tehdit savuruyor. Cürmün kadar yer yakarsın, manyak. Terbiyesiz.

Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Hacı Dayı’nın ölümü ve Kayyum Başkan’ın işleri ele almasından beri Kaydırı Kuppak’ta kesilmiş olan homurtular, ikindi namazının ardından yeniden duyulmaya başlıyor. Ne var ki bu seferki homurtunun kaynağı çok belli hem de tanıdık. Öyle halkın ayağına gidip uzun uzadıya sebebini soruşturmaya gerek yok. Hatta belki homurtu değil de bağırış çağırış demek daha doğru olur.

Kayyum Başkan, ne oluyor lan, diye kafasını makam odasının penceresinden uzattığında, Demokratik Hacı Dayı heykelinin etrafına toplanmış kalabalığı görüyor. Yani pek kalabalık sayılmaz, bir yanda, başlarında şu manyak torunun olduğu dört beş kız, diğer tarafta da beş altı sarıklı takkeli tüyü yeni terlemiş delikanlı.

Bacımızı, sırf türbanlı diye işten attılar, diye bağırıyor sarıklılardan biri. Din elden gidiyor ey ümmet. Tekbiiiiir!

Allah-u Ekber.

Meydandan geçen halktan üç beş kişi, Allah’ın adını andığına göre bu gençler haklı olsa gerek diye kıyın kıyın o sekiz on kişilik kalabalığa yanaşıp, sayıyı on beş yirmiye çıkarıyor. Kayyum Başkan olanı biteni camdan halen şaşkınlıkla izlemekte. Ne oluyor lan.

Zulüm her yerde ey cemaati müslimin, diyor sarıklı. Kudüs zalimin elinde, Mekke’nin gözü yaşlı, Kaydırı Kuppak Allah Allah diye inliyor. Tekbiiiiir!

Allah-u Ekber.

Bu kez halktan kalabalığa katılan beş on kişinin de bağırmasıyla çok daha güçlü bir ses çıkıyor. Allah Allah. Kayyum Başkan bir şey yapsın ya. Bu böyle olmaz. Dedesinin heykelini yaptırdı, torunun yaptığına bak. Ayıptır. Gitsin şunlarla bir konuşsun bakalım.

Kayyum Başkan öylece Müşavir’i de yanına katıp meydana iniyor.

O ara torun heykelin önüne oturmuş, “Türban Onurumuzdur” yazan pankart açıp, mazlum olduğu iyice anlaşılsın diye başını da dertli dertli yedi derece eğmek suretiyle protesto eylemi başlatmış. Kayyum Başkan hayli öfkeli ama şimdi uzlaşma zamanı. Öylece yüzüne nazik bir gülücük kondurup torunun yanına gidiyor, kızım, evladım, anlamadım ki sen ne yapıyorsun burada, diyor.

Yine torun yerine Sarıklı Yavuklu, başkan efendi, diyor. Halkın manevi değerlerine saygılı olmayı öğreneceksin.

Lan şunun suratına peygamber aşkına, Allah yarattı demeden iki tane çakmak var ama Kayyum Başkan şimdi hele bir sakin olsun. Evladım, diyor yeniden toruna dönüp. Evladım, senin belediyede bunca zamandır yaptığın tek iş, rahmetli dedenin haccı için bütçe hesaplamakla, dönüşte yine onu karşılamak için araba ayarlamak olmuş. Bütçeyi yaparken de bütün rakamları birbirine katmışsın. Üçle beşi toplamaktan acizsin, daha burada neyi protesto ediyorsun? Hem halkın şikayetlerine hiç cevap yazmamışsın.

Tamamdır. Haddini bilsin. Halk da bunun neden işten atıldığını duysun da şu saçma gösteri son bulsun. Değil mi ya!

Değilmiş.

Tekbiiiiir!

Allah-u Ekber.

Lan halkım, Allah büyüktür de Kayyum Başkan’ın dediklerini duymadınız mı? Durduk yere neye destek veriyorsunuz anlamadı ki Başkan.

Sarıklı bir kez daha, ey ümmet, bacılarımızı başörtümüzden ötürü yok sayıyorlar, diye haykırıyor. Halktan meydana toplananlar da bir yandan, he ya he ya günahtır, diye homurdanmaya başlıyor.

Müşavir de şaşkın, şuradaki amcaya önceki başkan zamanı, şikâyetin var mı diye sorduğunda ağzını açmadıydı. Şu teyzeye, şu taksiciye de sorduydu da hepsi, işimiz gücümüz var, bizi karıştırma dediydiler. Şimdi böyle şevkle bağırmalarının sebebi ne ola ki? Allah Allah.

Derken meydana iki araç yanaşıyor. Beş altı kişi ellerinde kameralar, fotoğraf makineleri, mikrofonlarla Demokratik Hacı Dayı heykelinin etrafındaki kalabalığa yaklaşıyor. Teçhizat hızlıca kuruluyor ve mikrofon toruna uzatılıyor. Bunlar ne ara duyup ta başkentten koştura koştura gelmişlerse?

Torun en hazin yüz ifadesini takınıp, ses tonunu nice çileler çekmiş moduna ayarlıyor. Beni belediyede hep dışladılar, dedi. Namazımız orucumuz burnumuzdan geldi. Yetmedi, bir gün türbanıma işediler, ben size daha ne diyeyim, diyor.

Bu namahrem olunca konuşmuyordu hani! Bak, mikrofonlara takır takır konuşmakta. Allah Allah. İlginç ve hatta tuhaf.

Heykelin önünde kameraları, başkentten gelen gazetecileri görünce sayısı yüze yaklaşmış kalabalıktan, oooo, cık cık cık, günahtır yahu, sesleri yükseliyor. Vah vah vah, diyor amcalar, çok kaba. Taş basıyor bağrına teyzeler. Günahtır yahu diye diye.

O sesler azıcık dinince bu kez Kayyum Başkan’dan, oooo, bu kadarı da ayıptır hanım kızım, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu, yalan söylemeye utanmıyor musun yahu, sesi yükseliyor ve sinirden yüzü de kızarmışken, eli kolu da o kızgınlıkla toruna doğru şöyle hafifçe kalkıyor. İşte flaşlar tam o anda şakır şakır patlıyor.

Sarıklı Yavuklu, zulüm ey ümmeti müslimin, diye haykırıyor. Siz de gördünüz, Kaydırı Kuppak zulüm altında inim inim inliyor.

Tekbiiiir!

Allah-u Ekber.

O ara meydanın arka planında gölge gibi beliren Hoca Efendi, Sarıklı Yavuklu’ya doğru bir el ediyor. Sarıklı başını tamamdır manasına sallıyor.

Ey ümmet. Sesimizi duydunuz. Haklı davamızda Yüce Rabbim bizimledir. Zalimin zulmü varsa, Kaydırı Kuppak’ın Allah’ı var. Şimdilik evlerimize dağılalım, diyor. Sonra başını Kayyum Başkandan yana hafifçe çeviriyor ama tam da yüzüne bakmıyor. Türbanlı bacımıza yapılan zulüm son bulana dek, her gün ikindi namazını eda ettikten sonra burada toplanacağız. Bu da böyle biline.

Sonra kalabalık ufaktan dağılıyor.

Al başına belayı. Bu işler ne ara bu hale geldi yahu? diye düşünüyor Kayyum Başkan.

Sahi ne ara bu hale geldi?

13/04/2025
21