
Fuat Sevimay: Demokratik Hacı Dayı XII
HEYKELTIRAŞ
Ertesi gün Müşavir ile Heykeltıraş, Mıhsıçtının Hüseyin, Kayyum Başkan’ın karşısına çıktılar. Siz miydiniz, gelin gelin, buyurun oturun, dedi Kayyum Başkan. İkisi geçip makamdaki misafir koltuklarına oturdular. Orta kahveler söylendi, konuya girildi.
Heykeltıraş kardeşim, dedi Kayyum Başkan, ilçede yaşanan gerilimi ve hazin can kaybımızı biliyorsun. Hem bu gerilimi azaltmak ve hem de Hacı Dayı’mızın aziz hatırasını yaşatmak için, senden şöyle afili bir heykel yapmanı istiyoruz. Ne dersin?
Ne desin Heykeltıraş? On yıla yakındır alçıya, mermere, kalıba, çekice elini sürmüşlüğü yok ama eski kitaplarına, okuldayken aldığı notlarına baka baka iyi kötü kotarır sanki. Öte yandan paraya da çok ihtiyacı var, ne kadar ödenek çıkar ki? Ne yapsa ne yapsa?
Tabii efendim, diyor Heykeltıraş. Hallederiz. Aklınızda belli bir konsept var mı?
Konsept ne la? Bu sanat sepet takımı da herkesin anlayacağı Türkçe ile konuşmaz hiç. Kayyum Başkan anladı anlamasına, o kadar da yabancı değil bu sözlere ama yine de şöyle halkın, yani herkesin anlayacağı şekilde konuşsa olmaz mı?
Onu konuşuruz da bence mevzunun detayına girmeden önce, Hacı Dayı’mızın akrabasından da bir görüş alalım, diyor Kayyum Başkan. Müşavir Bey kardeşim, bir akrabasını bulalım demiştim, o konuya bakabildiniz mi? Hem muvaffakiyet falan için de geçerli.
Heykeltıraş içinden, muvaffakiyet ne la, böyle naftalinli Türkçe kaldı mı, halkın, yani herkesin anlayacağı şekilde konuşsa olmaz mı, diye geçirirken, Müşavir, görüşmek istediğiniz akrabası da hazır, kendisi zaten belediyemiz personeli bir hanım kızımız, dilerseniz derhal çağırayım gelsin, diyor.
Oh be, diyor Kayyum Başkan içinden, insanın böyle konulara hâkim bir Müşavir’le çalışması ne büyük nimet. Ama tabii bunları dile getirmiyor ki Müşavir durduk yere havaya girmesin. Aferin, aferin. Çağır şu akrabayı da gelsin.
İki dakika sonra Müşavir, yanında Halkla İlişki Kızı’mız ve bir de sarıklı delikanlıyla çıkageldi. Kayyum Başkan, bunlar da ne böyle dercesine bir sıkma baş Halkla İlişki kızımıza, bir sarıklı delikanlıya baktı. Müşavir’in ‘Hanım Kızı’mız’ dediği bu muymuş? İlginç şey. Neyse. Yapacak bir şey yok.
İyi günler Hanım Kızı’m. Tekrar başın sağ olsun. Geç otur şöyle.
Halkla İlişki Kızı’mız geçip oturdu ama Kayyum Başkan’a cevabı onun yerine, sarıklı delikanlı verdi. Hayırlı günler.
Lan, iyi günlerin suyu mu çıktı da bunlar götlerinden kendilerine has dil uyduruyor. Hem bu akraba Halkla İlişki Kızı’mız neden Kayyum Başkan’a bakmak yerine duvara bakıyor? Gözünde arıza mı var nedir? Hem neden o konuşmuyor da bu sarıklı delikanlı konuşuyor? Allah Allah. Neyse yahu, Kayyum Başkan söyleyeceğini söyleyip muvafakatnameye imza alsın da gerisi dert değil. Bunlar da böyle modeller demek.
Hanım Kız’ım, diyor Kayyum Başkan, Hacı Dayı’mızın beklenmedik vefatına elbette çok üzüldük. Onun demokratik değerlere bağlılığını ve saygıdeğer anısını, Kaydırı Kuppak’da meydanın orta yerine dikeceğimiz şöyle güzel bir heykelle yaşatalım istiyoruz. Sen de bil istedik. Değil mi Hüseyin kardeşim?
Heykeltıraş başını sallarken Halkla İlişki Kızı’mız sarıklı delikanlıya dönüp, heykel dinimizce caiz midir bilmem, dedeciğimin adı camiye verilse daha münasip olur dedi. Sarıklı da dönüp Kayyum Başkana, heykel dinimizce caiz midir bilmiyoruz, dedeciğinin adı camiye verilse daha münasip olur, dedi.
Mal mı lan bunlar? Kayyum Başkan sağır mı? Bunlar nasıl adetler böyle. Bu hanım kız böyle duvara baka baka, insanlarla konuşmadan belediyede iş görüp maaş mı alıyormuş. Kıl oldu Kayyum Başkan. Şu heykel işini halletsin de sonra bu konuya da bir el atsın.
Heykel de münasiptir, diyor. Uzatmayalım. Hüseyin kardeşimizin de işi gücü var. Geleneksel değerlerimizle modern duygularımızı birleştirmemiz gerek ki halkın tüm kesimlerinin birlikteliği dosta düşmana malum olsun.
Halkla İlişki Kızı’mız, madem öyle, takkesi bastonu tekmil görünen bir heykel olsun, diyor. Sarıklı delikanlı, her zaman olduğu gibi Halkla İlişki’nin sözlerini, Kayyum Başkan’a bakarak papağan misali yineliyor. Hay babanın şarap çanağı. Manyamış bunlar.
Yalnız, diyor Heykeltıraş, teknik nedenler nedeniyle takkeyi işlemesi zor olabilir. Baston da küçük bir darbede kırılır. Takke yerine şapka, baston yerine de bir elinde kitap mı yapsak? Ne dersiniz?
Bu kez Halkla İlişki Kızı’mızdan önce Kayyum Başkan, bir yandan da Heykeltıraş’a, aman ha uzatmayalım dercesine kaş göz ederek lafa giriyor. Aman kardeşim, sen altından kalkarsın. Hanım kızımız takke diyorsa, şöyle tırtık desenli bir takke uyduruverelim. Kızım sen de Heykeltıraş kardeşimize dedenin bir fotoğrafını veriver. Şuraya da bir imza at bakalım.
Halkla İlişki Kızı’mızın muvafakatnameye imza atmasıyla işin bürokratik kısmı halloluyor. Sarıklı ile Halkla İlişki makam odasından ayrılıyor. Kayyum Başkan kravatını gevşetip, bu nedir ya Müşavir, diyor. Bunlar nasıl insanlar? Bunları kim belediyede işe almış? Olacak iş değil yeminle diye söyleniyor.
Aman efendim, hakkınız var. Ben eski başkana kaç kere dedim de laf dinletemedim. Abuk sabuk insanları doldurdu belediyeye. Yok camiye yerden ısıtma, yok efendim hacca adam gönderme. Tabii halkın da canına tak etti. Neyse ki siz geldiniz de.
Neyse, neyse, diyor Kayyum Başkan. Heykeltıraş kardeşim, sevgili Hasan, bir an önce şu fotoğrafı al, üçe iki boyutlarında, kaidesiyle, takkesiyle, efendime söyleyeyim bastonu falan, Demokratik Hacı Dayı heykelimizi bir an önce dikelim de asıl önemli işlerimize bakalım.
Hüseyin, efendim, diyor Heykeltıraş.
Efendim?
Hasan değil, Hüseyin, derken bir yandan da ikiye üç heykele kaidesiyle birlikte ne kadar öderler acaba diye aklından hesap kitap yapıyor. Önce doğalgazı açtırır. Sonra bakkala borcunu kapasa. Anneciğine bir kazak, kendine bir gömlek. Kalanıyla da belki şöyle şehre gidip kitap fuarından üç beş kitap ha ne dersin! Rakamı da sorsa mı Heykeltıraş?
Lan ha Hasan ha Hüseyin. Hadi bir an önce.
Tamam ya, Heykeltıraş ne kadar ödeme alacağını sonra öğrenir. Koskoca belediye, parası kalacak değil ya. Acelesi yok. İzin isteyip kalkıyor, hemen malzemeydi, ölçümdü, şudur budur işlere bakıp, evin arka bahçesinde, iğde ağacının yanında, Demokratik Hacı Dayı’yı yontacağı bir alan ayarlıyor kendine.
Bir ay kadar sonra, Heykeltıraşın bilinçli darbeleriyle Hacı Dayı’dan ziyade hafiften Nasrettin Hocayı andıran Demokratik Hacı Dayı heykeli gün yüzüne çıkıyor. Arka bahçeden vinçle alınıp Kaydırı Kuppak meydanındaki kaidesine götürülürken bastonu kırılıyor. Olsun, dert değil, yenisi eklenir.
Heykelin açılışı haremlik selamlık küçük bir törenle gerçekleştiriliyor. Ama Demokratik Hacı Dayı’nın üzerindeki örtü çekilir çekilmez Halkla İlişki Kızı’mız, bu dedeme benzememiş, sakalı daha uzun olacaktı, bastonu da yok, takkesinin deseni yanlış, şu olmamış, bu yakışmamış diye diye çıngar çıkarıyor.
Kayyum Başkan’ın burasına geldi. Bu ne arkadaş ya el kadar tıfılın elinde oyuncak oldu sanki. Töreni alelacele sonlandırıp makam odasına geçiyor, Müşavir’i çağırıyor. Gel Müşavir gel, diyor. Bu torun manyağının belediyeyle ilişiğini bir an önce kesin, yoksa sağda solda görünce elimden bir kaza çıkacak.
Emredersiniz Başkan’ım, diyor Müşavir. Emir demiri keser. Halkla İlişki Kızı’mız da azıcık makul davranaydı, ne var. Yapacak bir şey yok.