
Fuat Sevimay: Demokratik Hacı Dayı X
NE OLDU DAYI’YA?
Yahu basit bir soru soruyorum Müşavir. Parkı, söğütleri kim istedi?
Hacı Dayı’mız istedi, Sayın Başkan’ım.
He ben istedim, diyor Hacı Dayı oradan pişmiş kelle gibi sırıtarak. Pek de güzel oldu Sayın Başkan sağ olsun. Hele o söğütler büyüsün, altında çekirdek çitlenecek hale gelsin, değmeyin keyfime.
Ham’fendi, ilçenin kadınları ve hatta tüm ilçe halkı adına söz alıyor. Yahu utanmadınız mı ilçenin korusunda site yapmak için iki bin ağaç kesilirken, parka dikilen iki söğüdün yaldır yaldır reklamını yapmaya?
Hacı Dayı, edep yahu, diye sokurdanıyor. Kadın haliyle elinin hamuruyla uluorta ettiği laflara bak. Utanma arlanma da kalmadı bu karı kız kısmında, vallahi başımıza taş yağsa yeridir. Edep yahu.
Ah, diyor Müşavir, siz de mi buradaydınız Ham’fendi? Maşallah. Bu ne saadet. Nasılsınız inşallah?
Ham’fendi, Müşavir’in iltifatını da sorusunu da havada bırakıyor çünkü Hacı Dayı’nın laflarıyla öfkesi burnunda. Durumu çakozlayan Sayın Başkan derhal devreye giriyor ki ortalık durulsun. Bak halkımız ne diyor Müşavir. Sahiden öyle mi oldu? Ağaç mı kesildi koruda nedir?
Müşavir Sayın Başkan’a doğru eğilip fısıltıyla, siz imzaladınız ya kararı Sayın Başkan, hani Feşmekan İnşaat’ın yapacağı konutlar. Hani onayını meclisten apar topar geçirdik. Hani siz de dört daire almıştınız.
Ha, diyor Sayın Başkan da ağzını eliyle kapatıp fısıltıyla, şu senin de bir daire bir dükkân aldığın iş. Neyse, bunu sonra konuşalım. Sonra Sayın Başkan halka dönüp gür sesini kalkan misali kuşanıyor. İcraatlarımız elbette sırf park inşaatı ve söğüt gölgesi falanla sınırlı değil, halkımızın işsizlik sorununa da çözüm bulduk, gerekirse gençlerimize belediyemizde iş verdik. Öyle değil mi Müşavir?
Yahu kime iş verdiniz, diye soruyor İşçilerin Sözcüsü. Fabrikada işten atılanlar, engellenen grevler, kesilen ödentiler yetmezmiş gibi, bir de işsizliği önledik diyorsunuz. Kim işe alınmış söyleyin bakalım.
Halkla İlişki Kızı’mız nerede? Gelsin de görün kimi işe almışız, diyor Sayın Başkan.
Halkla İlişki Kızı’mız, namahremdir diyerek halkın arasına pek karışmıyor ama Hacı Dayı oradan, he, benim torunu işe aldılar, diyor. Kendisi hafız, tilavetiyle sular seller gibi, gürül gürül maşallah.
Eczacı, hah diyor, halkla ilişkileri aradıkça benim suratıma suratıma telefonu kapatan densiz buymuş demek. Yahu utanmadınız mı ilçede bunca güzel okumuş, becerikli genç varken, zır cahil liyakatsizi oraya oturtmaya.
Hanım, hanım, diyor Hacı Dayı. Seni Adalet Bakanı’na şikâyet ederim, hapislere tıktırırım, sen benim Kur’an ve tarikat ve dahi şeriat ehli, edep timsali torunuma, kadın halinle laf etmeye utanmıyor musun? Nursuz imansız. Sayın Başkan, sen de bu kafirleri karşına almış, daha bir de söz veriyorsun. Olmaz ki canım.
Yahu bir dur Hacı, diyor Sayın Başkan. Ortam zaten gergin. Hem demokrasi diye bir şey var, isteyen istediği şekilde özgürce fikrini beyan edebilir. Sonra, Müşavir, diyor sağ yanına dönüp. Lan bunun bu sakallı haline de gözü alışamadı gitti ya neyse. Müşavir, söyle bakalım, sen gidip halka sormadın mı, onlar da cami soğuk oluyor, oraya bir ısıtma sistemi yapalım demedi mi? Onu kim istedi peki?
Müşavir ağzını açmaya korkuyor ama gözüyle yine Hacı Dayı’yı mimliyor.
He, ben istedim, diyor Hacı Dayı. Ne olmuş yani sıcak sıcak. Hem de demokrasi demokrasi diye diye bu karı kısmısını tepemize çıkarmayın. Bize hadis gerek ayet gerek, şeriat gerek, demokrasi falan istemez.
O ara Öğrencilerin Sözcüsü, yahu utanmadınız mı biz öğrenciler yurtlarda soğuktan donarken, hastalıktan kırılırken parayı yerden ısıtmaya akıtmaya diyor. Bir de Hacı Dayılar sabah namazına bir saat çok uyusun diye şu yaz saati uygulamasını geri getirmediniz gitti. Biz zifiri karanlıkta okula gidiyoruz, hiç kimsenin umurunda değil. O iş ne olacak?
Abovvv, diyor Hacı Dayı. Camilere laf ediyorlar. Yetişin Müslümanlar, yetişin ehli sünnet, din elden gidiyor. Camiler mabedimiz, minareler süngümüz. Abovvv. Elin tıfılına bak hele. Dinsiz imansız zibidi.
Yahu Müşavir, diyor, Sayın Başkan, sen tek tek herkese sordum demedin mi kitapsız? Bak bu öğrenci kardeşime bir şey sorulmamış. Ama Sayın Başkan’ın sorusu cevapsız kalıyor zira Müşavir olacakları hissetti mi nedir, ufaktan arka sıralara, sarıklıların arasına doğru sıvışmış.
Peki diyor, esnafın sözcüsü Manav, yoksa bu Hacı Dayı hacca da belediyenin imkanlarıyla, senin benim paramızla mı gitti?
He, diyor Hacı Dayı, Dıbık Mıstağa’nın oğluna beni hacca gönderin dedim, o da Sayın Başkan’a demiş. Sayın Başkanım da sağolsun, hiç ikiletmedi. Zoruna mı gitti dümbük?
Yahu Manav kardeşim, güzel kardeşim, yanağı al domates misali kardeşim, diyor Sayın Başkan eğile büküle, seneye de belki seni göndeririz. Ulan Müşavir, ulan Müşavir, seni bir elime geçireyim de gör bak neler etmiyorum.
Manav, Hacı Dayı’ya dönüp, sensin lan dümbük, takkesine sıçtığımın sahtekarı, diyor.
Memleketin parasını pulunu yemeye doymamış, bütün imkanlar önüne serilmiş, daha utanmadan laf ediyor ahlaksız, diyor Ham’fendi.
Hacı Dayı hac dönüşünü hiç böyle ummadıydı. Havaalanından ilçenin meydanına kadar ne güzeldi oysa. Da-di-li da-di-li dualarla geldiydiler. Neden böyle oldu ki yahu. Ne ittiriyorsun sıfatsız. Üstüme üstüme gelme sipsi. Vallahi çakarım suratına.
Kime çakıyorsun lan şerefsiz, diyor Hacı Dayı’nın yakasına yapışan işçilerin sözcüsü.
Yahu durun, sevgili halkım. Meseleyi demokratik yollarla çözelim, diyor Sayın Başkan.
Müşavir son bir kez Ham’fendiye doğru bakıyor ama baktı ki o hiç oralı değil, Hoca Efendim, çarşı pazar karıştı, bence ufaktan uzayalım, diyor.
Hoca Efendi ile sarıklı müritleri, aralarında Müşavir ile topuklarken, öğrencilerin sözcüsü, bu yobaz sürüsünün kökünü kazımadan olmaz, diyor heyecanla. Dini imanı çarçur ettiler, tertemiz imanları oyuncak etti kerkenezler.
Öylece galeyana gelen halk, hep birlikte Hacı Dayı’nın üstüne çullanıyor.
Yandım anam! Durun lan! Oy anam oy!
Hacı Dayı o arbedenin arasından son bir hamleyle sıyrılıp kendini can havliyle caddeye doğru atıyor. Tam da cüppesinin ucunu tuta tuta kaçmaya çalışırken anam o ne! Oradan geçmekteki kömür kamyonunun altında kaldı ya Hacı Dayı.
Tüh yazık oldu ya. Allah rahmet eylesin. İnnallahe aliyyül raci, diyor Hoca Efendi. Eskiden, Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun diyorlardı ve herkes ne dendiğini anlıyordu. Şimdi bu laf çıktı. Neyse, biz yine, ruhu şad olsun diyelim.