Fuat Sevimay: Demokratik Hacı Dayı V

HOMURTULAR YANI BAŞIMIZDA

Sayın Başkan kafasını camdan uzattı. Vallahi sesler kulak tırmalayacak raddeye ulaşmış, dayanılır gibi değil. Hayır, işin tuhaf tarafı şu ki belediyenin camından Kaydırı Kuppak’ın küçük meydanına baktığında Başkan, her şey yolunda gibi. Bak insanlar huzurla işine gücüne gidiyor, arabalar kırmızı ışıkta duruyor, yayalar yeşil ışıkta geçiyor. Her şey düzene nizama uygun. E o halde yanı başlarına kadar ulaşmış bu homurtu ne arkadaş? Sayın Başkan kafayı yedi yiyecek. Az kaldı.

Ama kafayı yemeden önce meydana, meydandan gelip geçen insanların bu kez yüzüne dikkat kesiliyor ki ne görsün! Hemen hepsinin suratları asık. Hiçbirinin birbiriyle bir şey konuştuğu yok. Belli ki bir şeylere kızgınlar ya nedir? Bak bak, şuradaki esnaf kaşlarını nasıl da çatmış. Ya şu gence ne demeli? Suratı al al, sanki saatli bomba da patlamasına ramak kalmış. Peki ya şu kadın! Ağzı mı oynuyor onun? Biriyle konuştuğu da yok ama ağzı böyle, nasıl desem, işte homur homur söyleniyor gibi. Tabii ya. Sayın Başkan az daha dikkatle bakıyor da meydanda hemen herkesin ağzı, dudağı, yanağı, bir şeylere çok kızmışlar da durmaksızın söylenir gibi kıpırdanmakta.

Yahu sevgili halkım, nedir derdin, nedir? Söyle de Sayın Başkan da bilsin.

Sayın Başkan derhal Müşavir’i çağırıyor. Artık şu sorunu, hazır kendi gözleriyle sorunun kaynağını bizzat tespit etmişken, kökünden çözsün.

Müşavir bir dakikaya kalmadan makam odasında. Hayırdır yahu, Sayın Başkan kendisini çağırttı ama masasında yok. Odada da değil, derken... Perdenin arkasındaymış. Ne yapıyor o orada öyle ya? Yarı beline kadar da camdan aşağı sarkmış. Gelip geçenlerin tek tek yüzüne mi bakıyor nedir?

Müşavir, küçük bir öksürükle varlığını hatırlatınca Sayın Başkan perdenin ardından kafasını içeri doğru uzatıp, gel Müşavir gel, sen de bak, diyor.

Tamam, baksın Müşavir. Nedir ki yani geçer bakar.

Sayın Başkan’ın yanına gelip kafasını uzattığında. Aman Allah! Sahi homurtular ayyuka çıkmış ya lan. Sayın Başkan’ım, bu nedir yahu?

Sayın Başkan dellendi. Lan Müşavir Bey, ben de sana kaç zamandır onu soruyorum, git halkla konuş, derdini dinle, diyorum ama homurtular geldi kapımıza dayandı. Sen kalkmış halen bana soruyorsun.

Müşavir az bozuldu. Böyle lanlı manlı konuşması yakışık almadı ama üstelemesin. Dur dur, hızını alamadı, bir şeyler daha diyor Sayın Başkan.

Ben buradan tespit ettim, sevgili halkın ağzı yüzü homur homur oynuyor. Uzaktan bakarsan hiçbir şey yok gibi, işlerinde güçlerinde, yollarında bellerindeler ama suratları beş karış, dilleri homur homur. Bunu çözmemiz gerek Müşavir. Git meydandan geçenlere tek tek sor, ciddiyetle hepsini tek tek dinle, notlarını al, gel bana anlat, çaresine bakalım.

Müşavir canından bezdi. Önceki başkan ile sırf o ihale bu taşeron konuşurlardı ya bu yenisi cins çıktı. Tamam, gitsin dinleyip gelsin. En azından bu kez uzağa gitmeyecek, taban tepmeyecek. Tam topuk selamını verip çıkacakken Sayın Başkan koluna girip durduruyor.

Şu adı neydi, Halkla İlişki kızımızı çağır gelsin önce.

İki dakikaya kalmadan Müşavir, yanında Halkla İlişki kızımız ile çıkageliyor. Sayın Başkan, Halkla İlişki’yi önce tepeden tırnağa süzüyor. Pardösüsü yerlere kadar, başını muntazam şekilde örtmüş, pek efendi, pek saygılı bir şey. İyi de bu neden Sayın Başkan’ın yüzüne bakmıyor yahu. Mahcup oldu herhalde. E halkın nabzını nasıl tutacak peki? Neyse, Sayın Başkan elini sıksın, hoş geldin kızım evladım, desin de sonra derdini ona da anlatsın.

Sayın Başkan, hoş geldin kızım demek için elini uzatıyor ama eli havada mal gibi kalıyor. Bunların bu adetleri de yeni çıkı. Ulan sanki elini tutmakla gerdeğe gireceğiz, manyak mıdır nedir? Neyse, Sayın Başkan’ın işi gücü var, homurtular kulak tırmalıyor, bir de bununla uğraşmasın şimdi.

Hanım kızım, diyor, bak meydandan homurtular geliyor. Halkımızın belli ki muhtelif derdi var. Sen de Müşavir Bey kardeşimizle bir bak hanım kızım. Özellikle gençlere bir sor bakalım. Neden sıkıntılılar, ne dertleri var.

Benim, diyor Halkla İlişki kızımız, gözünü de makam odasının alakasız bir noktasına dikerek, erkeklerle konuşmam caiz değil. Sonra pattadanak, geldiği gibi çekip gidiyor. Sayın Başkan ile Müşavir mal gibi arkasından bakakalıyorlar. Allah Allah. Sayın Başkan, başlarım senin çarkına, caizine haizine diye söylenecek ama fırsat kalmadan meydanda bir cayırtı kopuyor.

İkisi birden cama koştuklarında. Tuhaf şey. Homurtu da cayırtı da tam gaz devam ediyor ama duyulana değil de görülene bakarsan, Kaydırı Kuppak sanki dünyanın en sakin yeri. Her şey yolunda, her şey huzur içinde gibi.

Ben müsaadenizle, diyen Müşavir kendini meydana atıyor. Bu kez belediyenin camından pürdikkat kendisine bakan Sayın Başkanın gözü de üstünde. Öyle bir Dayı bulup, yalandan iki şey sorup yırtamaz. Hay bin kunduz yahu. Neyse bir sorsun soruştursun bakalım, çünkü Sayın Başkan da haklı, bu homurtunun dayanılacak tarafı kalmadı.

Dur, hemen gidip şu kasaba sorsun bakayım. Dükkândan içeri adımını atar atmaz kasaba bir bakıyor, sahiden de Sayın Başkan’ın dediği gibi adamın suratı beş karış. Ağzı da böyle homur homur kıpır kıpır oynamakta. Selam sabah safhasının ardından, kasap kardeşim, diyor, hayırdır, sen neden homur homur? Hayırdır?

Zam, diyor nacağını kaldırıp küt diye etin üstüne indiren Kasap. N’oluyor be? Sanki Müşavirin kafasını koparacak nacakla. Bu ne sinir ne öfke. O ara Kasap, nacağını bir kez daha kaldırıp, yem, diyerek küt diye indirirken, fiyatı, diye ekliyor.

Deli midir ne? Ah şükür. Kasaba bir müşteri giriyor da Müşavir azıcık rahatlıyor. Dur şu müşteriye, yeni gelen kadına sorsun bakalım. En nihayet onun da ağzı homur homur ama ne de olsa kadındır. Daha sakince cevap verir.

Hayırdır, güzel kardeşim, diyor Müşavir. Siz neden böyle homur homur?

İş, diyor Kadın. Ah, diyor Müşavir, işe Dayı’nın kızını aldık, tüh bak. Kadın’ın gözleri çakmak çakmak, siz diye ekliyor. Siz derken, ben mi? diyor Müşavir. Lik, diyor Kadın. Canımıza tak etti. Tak.

Vallahi Müşavir’in de canına tek etti. Biri zam dedi, yem dedi, öteki iş dedi, siz dedi. Ne diyor bu halk, tak tak diyorlar ama yeminle bir halt anladığı yok. O ara kafasını kaldırdığında, hay Allah’ım ya, Sayın Başkan halen orada, gözünü Müşavire dikmiş ne var ne yok dercesine elini sallıyor.

Müşavir sağ elini kaldırıp, selam verir gibi, her şey yolunda dercesine Sayın Başkan’a bakıp bir de yalandan gülümsüyor. Oysa her şey ne yolunda olacak. Zerre anlamadı ne olup bittiğini. Dur dur. Şu ışıklarda bekleyen kamyoncuya sorsun.

Kamyoncu kardeşim, emekçi kardeşim, diyor Müşavir, sen hayırdır, homur homur?

Kamyoncu kömür yüklü kamyonun kabininin camını az daha indirip, vergi diyor, algı diyor, bezdim diyor. Sonra Soma, Ermenek, Batman diye diye bir şeyler mırıldanıyor. Ardından yeşil ışığı görmesiyle gazı bir köklüyor ki meydanı egzoz dumanına boğarcasına. Hay vites kolu mabadına giresice.

Şu genç kıza sorsun Müşavir. Evladım, güzel kızım, diyor Müşavir, sen hayırdır, homur homur?

Özgecan diyor Kız. Narin diyor. Ormanlar, madenler diyor, cinayet, katliam diyor ve sonra homur homur uzaklaşıyor.

Ne dedi ki şimdi bu? Ormanlar ağaçlar narindir mi dedi, leyla bir özge candır mı dedi? Derken ezan sesi. Oh ulan! Müşavir cumaya gitsin de şu saçma işten yakasını az bir zaman sıyırsın. Sonra Cuma çıkışı, hutbede duyduklarından falan iki üç şey süsler, yanına da biraz kendi katar, Sayın Başkan’a, böyleyken böyle diye anlatır. Şu kasabın ve kadının ipe sapa gelmez saçma sözlerinden, şu kamyoncunun ve genç kızın ettiği boş laflardan kötü olacak değil ya. Hadi bakalım.

Kafasını kaldırıp meydanın diğer ucundaki belediye binasına doğru bakıyor. Halen camdan meydanı gözetleyen Sayın Başkan’a, ellerini kulağına götürmek suretiyle namaza gittiğini bildiriyor. Başkan da eliyle tamam diyor. Tamamdır.

Müşavir meydandaki büyük caminin şadırvanında hızlıca abdest aldıktan sonra en arka safta kendine yer buluyor. Kravatını az gevşetip, uydum hazır olan imama demek suretiyle namazını kılmaya başlıyor. Rükûuydu secdeydi derken iş selama kadar varıyor ve Müşavir kafasını, es selamın aleyküm diye sağa çevirdiğinde ...

Ah bakın, kimin yanına düşmüş.

04/03/2025
102