
Ayça Erdura: Arkası Şiir - Kelimelerle Kilim Dokumak
Bir ada dörtlemesinin üçüncü kitabı olan Tanyeri Horozları’nda yerleşik düzene geçilmiştir. Çok-etnili ailelerin kurulduğu bu uygarlıkta, insanların kolektif biçimde, kişisel çıkarlar yerine topluluğun çıkarları için çalıştığı imece modeli övülür.
Özellikle, adanın kalabalıklaşmasının ardından, adada horoz seslerinin duyulmasıyla yerleşik yaşama geçmenin simgeleştirildiği Tanyeri Horozları’nda, insanın adayı bereketli bir besin kaynağından cemaati besleyecek bir kapitale nasıl dönüştürdüğü anlatılır. Burada, başıboş bırakılmış vahşi doğanın güzellikleri yerine insanın işlediği doğanın bereketi ve güzelliği özellikle vurgulanır.
Bağı talan eden ve adayı kirletenlere karşı özellikle cennetten kovulma mitiyle okurda yaratılan beklenti boşa çıkarılacaktır. Doktor Salman Sami, göçmenleri cezalandırmak yerine onları affeder. Bu sefer bir hata yaptıklarını bir dahaki sefere böyle davranmak yerine adanın ürününü kaldırmada iş birliği yapmaları gerektiğini söyler. Bu davranış, aynı zamanda göçmenlerin beklentisinin de aksidir. Ceza yerine anlayış gören ve adanın insan topluluğunun bir parçası olarak diğerleriyle eşit düzeyde kabul edildiklerini anlayan göçmenler, ötekileştirilmedikleri için öç alma nedenlerinin ortadan kalkmasıyla, ada cemaatiyle bütünleşeceklerdir.
Jan Assman’ın kuramsallaştırdığı “kültürel bellek” kavramı, gündelik iletişime ve yakın geçmişe odaklanan ortak belleğin oluşturduğu kimliğe karşılık, daha köklü bir geçmişten beslenen ve nesiller arası törensel davranışlar, simgeler ve dil gibi araçlarla aktarılan kurumsallaşmış bir kimlik algısına dikkat çeker. Ve Yaşar Kemal ocaklarla kurumsallaşan ve usta-çırak ilişkisi modeliyle sürdürülen deneyim ve kuşaktan kuşağa aktarılan iş bilgisi dokumacılık, kökboyacılığı gibi mesleklerden romanlarında sıkça söz eder.
Kilimler başlangıçlarından itibaren sadece insanların fiziksel ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda psikolojik beklentilerini de karşılamak için yapılırdı. Dini inançlar ve dinsel yaşam filozofik düşünceleri, insan ruhunu zenginleştirdi ve geliştirdi. Anadolu insanının tuvali, Çatalhöyük’ten bu zamana dek gelen kilimlerdir ve anlattıkları, bu kilimlere dokunan motiflerde gizlidir.
Geleneksel kilimlerde her birinin birçok çeşidi olan pek çok motif kullanılmaktadır. Özellikle Anadolu'da köy kadınları, evlenmeden önce veya evlilik hayatları boyunca yaşamları için önemli olan temaları halılarına dokurlardı. Bazı motifler mutluluk ve çocuk gibi arzuları temsil ederken; diğerleri ise kurt ve akrep gibi tehditlerden veya nazardan korunmak için kullanılırdı. Bu motifler kilimlerde desen olarak dokunduğunda sıklıkla birleştirilirdi. 20. Yüzyılda aşiret ve köy kültürünün kaybolmasıyla birlikte kilim desenlerinin anlamları da silinmeye yüz tutmuştur.
Aşiret toplumlarında kadınlar hayatlarının farklı dönemlerinde kilim dokurlardı, kendi koşullarına uygun temaları seçerlerdi. Kullanılan motiflerden bazıları Anadolu’da ve Batı Asya'nın diğer bölgelerinde yaygındı, ancak desenler aşiretler ve köyler arasında bile farklılık gösterirdi. Kilim motifleri genellikle kişisel ve sosyal anlam ifade ederdi. Aşiret toplumlarında kilim, kadınlar tarafından hayatlarının farklı dönemlerinde dokunurdu: evlenmeden önce, evliliğe hazırken; evliyken çocukları için ve son olarak kendi cenazelerinde camiye verilmek için. Kilimler bu nedenle aşiret ve köy kültürlerinde kişisel ve aile kullanımı için yapıldığından güçlü kişisel ve sosyal öneme sahipti. Dokuma motiflerinde mutluluk ya da üzüntü duyguları, umutlar ve korkular ifade edilmiştir.
Göz motifi
Nazara karşı bir tedbir olarak nakşedilen göz biçimindeki kilim desenleri, genellikle dikkatleri üstünde toplayan mavi renk ile dokunur. Kilimlerde, eli belinde, koçboynuzu ve bereket motifinin içinde ya da çevresinde sıkça kullanılır. Kötü gözlerden korunma amacıyla kullanılmasının yanı sıra, nazar, “gönül gözü” tabir edilen göz ve Budizm Tanrılarından Şiva’nın alnında yer alan “üçüncü göz” gibi, entelektüel bakışın, derin algının ve ruhani aydınlığın da simgesidir.
kimiz ki biz ‘i bir görsel şiir olarak tasarladım. Tanyeri Horozları’nda Yaşar Kemal sıkça kilim dokuyan kadınlardan bahseder. Bu bağlamda kelimelerle kilim dokumak, geleneklerimize selam vermek, hatırlanmasını sağlamak, duyguların anlatıldığı farklı bir dili sizlerle paylaşmak istedim. Kilimlerde çok sayıda motif işleniyor ama ben bu şiirimde göz motifini belirgin olarak kullanmayı seçtim.
Sabırla, sevgiyle, elleri kanayarak, parmakları, kolları yorularak, sırtlarına ağrı saplanarak saatlerce, günlerce kilim dokuyan kadınlara adıyorum.
Tasarlayan ve taslak çizim: Ayça Erdura
Profesyonel çizim: Mualla Alpaydın
Dijitalleştiren: Can Tekin Kaya