
Ayça Erdura: Arkası Şiir - Kedivasi
Yazıyı çöle benzetirsek, çölden çıkmak için referanslara ihtiyaç duyarız. Çölde gece yol alırız çünkü gökyüzünde yol göstericilerimiz vardır. Dışımız çöl ise, gece içimizdir. Yıldızlar ise bizden önce yaşamış olan kendimizi yakın hissettiğimiz, yazın temellerimizi, ilkelerimizi birleştirebileceğimizi, besleyebileceğimizi düşündüğümüz yazarlardır. Yolumuzu bulmamızı sağlayan yıldızlar...
Persler, yazdığının bilincinde olmaya, yazdığının bilincine de yazıldığını bilmeye, kalbe yazmak derler. Ezber... Çünkü yazarken içeriye de resim yapıyorsun. El-beyin diyalektiğini, sürekli kılarak yeteneğini geliştiriyorsun. İşte çöldeki işaretlere, semadaki yıldızlara kendimizi teslim ederek, diğer anlayanların anladığı gibi değil onlardan ayrılarak, çöle düşerek semadaki yıldızları, içimizdeki düşünceleri izleyerek ve o bilgelikleri kendimize yürüdükçe yol yaparak yolu yürümeye güvenmeliyiz. Burada kahramanın yolculuğunu zikredebiliriz.
Bu bağlamda gerek şiirlerim gerekse öykülerimde beliren kimi izleri Yaşar Kemal ile bir bağ olarak görmek sanırım dayanıksız bir söylem olmayacaktır.
Gayet Edebiyat için oluşturduğum bu yazı dizisinde ilk olarak Yaşar Kemal’in Bir Ada Hikayesi dörtlemesine eşlik edeceğim. İlk şiir; dörtlemenin birinci kitabı olan Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’dan esinlenerek yazılmıştır.
İlk kitap; Cumhuriyet tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi’ne (1923-1924) odaklanmaktadır. Ana mekân kurmaca bir ada olmasına karşın, tüm Anadolu’yu içinde barındırır. Mübadele, boşaltılmış adada, zaman içinde artarak büyüyen bir topluluk yaratmıştır. Mübadeleyi yaşayanların kimliklerinde kalıcı izler bırakan bu olayları insanın doğa ve çevre ile ilişkileri önceliğinde kurgulayan bu dörtleme, yazarın altmış yılı aşkın edebî yaşamındaki gelişmeyi ve bütünlüğü görmek açısından seçtiğim yol arkadaşım oldu. Karakterlerin birbirleriyle ve insan olmayan varlıklarla ve doğa ile kurdukları, geçmişlerine dair belleklerinde sakladıkları yaşantılarda gezinmenin ayrı bir lezzet olduğu kanaatindeyim.
kedivasi
ışık açması karanlığı aka kesince
sessizce çıkarıldılar evlerinden
gizlice değil alenen -açıkça
ağaçlara köklere iz kazınıp
kedilerin gözlerinde kanayan
bir çocuk boyunda bir serçe boynunda
dönüş umuduydu devinen
boşlukta avluda sokakta
devrilip giden insan bulutuydu
Sen adsız kalacaksın
pembe denizler üzerinde mavi köpüklerde
kuş hortumlarında yer gök kuşa doyduğunda
bir ölüm üzeri bir öldürme isteğiyle
pirin keçileri adayı nennilerken
beliren yaşatma dirayeti
kanında zeytinde değirmende tülbentte
gün ve gece soyununca
Sen adsız olacaksın
çılgın yağmur ağıdı içinde
ayağa bulanan toprakta
acıya saplanan zıpkının eşliğinde
dümeninde pır pır teknelerin
yüz kulaç ötesinde bulacaksın günü
hem yıkılıp gitmiş büyülü ada
çok mor çok turuncu çok yeşil
hem küçülüp kalmış büyülü ada
çelik moru çelik yeşili çelik mavisi
hatta iskeleye bağlı kalpler
yalnızlığa yüklenin yüklenin yüklenin
ya dönemezsek ya dönersek
Sen adsız kalacaksın
renkleri yalp yalp yanan gündüz düşlerinde
ki tepeden tırnağa çiçeğe durmuş
maviyle yoğrulmuş denizin kırışığında
yüzü korku olan yüzü çarşaf beyazı
akıp giderken eşinden dostundan
içine yağarken hasret ılık ılık
birikince gölgesizlik birikince ıssızlık
adsız yaşayacaksın yüreğinin köküne sığınıp